Bekir Aksoy'un Yeni Projesi
Türkiye'deki ustaca işlenmiş cinayetleri anlatan İpucu Kriminal
programında, adli tıp biliminin kullandığı dava dosyaları ele alınıyor.
Amaç, küçücük bir tüyden bile, çözülmez denilen cinayetlerin
aydınlatıldığını göstermek. Program 26 Haziran'da başlayacak..
Türkiye'de zekice işlenmiş cinayetler var mı? Bizden seri katil çıkar
mı? Daha da önemlisi polis, bu ustaca işlenmiş cinayetleri nasıl
aydınlatır? Bu soruların cevapları, İpucu Kriminal progamında
veriliyor. TRT-1'de başlayacak bu program, mahkemelerin tozlu rafları
arasında kaybolup giden cinayet dosyalarını ekrana taşıyor. Anadolu'nun
küçük bir kasabasında tam 20 yıl boyunca aralıklarla komşularını
öldürüp sonra da onları tıpkı Çatalhöyüklüler gibi bir ayinle betondan
hazırladığı mezarlara dik olarak gömen adam, bunun örneklerinden biri.
İpucu Kriminal'in proje tasarımı gazeteci Sevinç Yavuz'a ait. 2002-2004
yılları arasında NTV'de yayınlanan İpucu programını yapan Yavuz, adli
tıpın heyecanından vazgeçememiş. "Delilden suçluya ulaşılmış, adli tıp
bilimlerinin, kriminal tekniklerin kullanıldığı dava dosyalarını ele
alıyorduk. Bize Üç dosya yaparsınız, dördüncüyü bulamazsınız,' dediler.
Ama tam 48 bölüm yaptık. Körfez Savaşı nedeniyle ara verdik. Gördük ki,
bu ülkede çok ciddi ele alınmış dava dosyaları var. NTV'den ayrıldıktan
sonra bu program hep aklımda kaldı. O zamandan beri Emniyet'in bu
alanda daha çok yatırım yaptığını, eleman yetiştirdiklerini biliyordum."
40 YILLIK POLİS
Programın sunucusu ise oyuncu Bekir Aksoy. Bu projeye nasıl dahil
olduğunu şöyle anlatıyor: "Sosyal tarafı olan işlere ağırlık vermeye
çalışıyorum. Şu an oynadığım Doktorlar dizisi de öyle. Bu öneri bana
geldiği zaman, çok düşünmedim. Suç işleme potansiyeli taşıyan insanlar
için korkutucu bir engel, kurban olabilecek kişileri uyaracak, daha
dikkatli olmalarını sağlacak bir program. Aynı zamanda polisin nasıl
çalıştığını gösterip, güven uyandırıyor. Babam da emekli bir Emniyet
Müdürü'dür. Hep bu işin içinde oldum. 40 yıllık polis memuruyum yani..."
İZ BIRAKMAK
Programın amaçlarından biri izleyiciye "Teknik olarak kaçacak yerin
yok," mesajını vermek. Çünkü en küçük bir saç telinden veya deri
parçasından katile ulaşılıyor. Örneğin Konya'da işlenmiş PTT cinayeti,
hiç görgü tanığı olmadığı halde çözüldü. Ortada sadece bir ceset vardı.
Çünkü katiller işlerini çok iyi bilip, çok iyi önlem almışlardı. Ama
katil son bir kez cinayet mahaline geri dönüyor ve orada kolundan düşen
küçücük bir tüy onu ele veriyor. Bunun yanı sıra bir cinayetin
çözülmesi uzun zaman da alabiliyor. Bir başka olayda, cinayetin
üzerinden bir yıl geçiyor. Ceset çürümüş ve sadece bir kafatası kalmış.
Katil, o zamandan sonra "Tamam ben kurtuldum," diyebilir. Ama polis,
kafatasını adli tıpa gönderiyor. Heykeltıraş bir adli tıp uzmanı, bu
kafatasına yüz yapıyor. Ve ortaya çıkan görüntü, bir yıldır kayıp bir
adamın yüzü oluyor. Böylece katil yakalanıyor. Amaç, her katilin
mutlaka arkasında bir iz bıraktığını ve bunların da takip
edilebildiğini göstermek. Peki bunu yaparak acaba katilin cinayete daha
iyi hazırlanmasına imkân mı veriyorlar? Yavuz ve Aksoy bu soruya şöyle
cevap veriyorlar: "Mükemmellik diye bir şey yok. Teknoloji öyle bir
hale geliyor ki, katil hiç fark etmediği bir şeyden yakalanabiliyor.
Ağzını kapattın, tırnağını kestin ama en basitinden yere basıyorsun. Bu
da bir iz... Katilin göz ardı ettiği noktadan teknoloji giriyor. Ama
bilimi çok yücelttiğiniz zaman yine yanılırsınız. Orada zeki, ne
aradığını bilen bir dedektif yoksa, o bilimin bir önemi yok. Konya'da
polis hiç görgü tanığı olmayan bir cinayeti aydınlatabilmek için tam 3
bin ev gezmiş. Yani ne aradıklarını biliyorlarmış."
ALINTIDIR!!